27 Ocak 2012 Cuma

Okunasııı





Murathan Mungan/ Üç aynalı kırk oda.

"...Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor;

Anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni, çaresizliğimi görmen için kaçırdım; yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye...

"Beni kendi kelimelerinle gör diye". Seni aşk uğruna kaçırdım.Aşk uğruna. Hepsi bu işte..."

Sen ne hissedersen hisset, ne anlatırsan anlat, karşındaki kendi kelimeleri ile seni görmedikten sonra...

...............................................................................................................................................


 Irvin D. Yalom / Nietzsche ağladığında

"...Ben filozofluğu sizin için yaptığımı iddia etmiyorum.Oysa siz, doktor; sizi motive eden şeyin bana hizmet etmek,acımı dindirmek olduğunu söylüyorsunuz.Bunların insan motivasyonuyla uzaktan yakından ilgisi yok.

Bunlar rahiplere özgü propagandalarla kurnazca yönetilen köle zihniyetinin bir parçası.Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun!

Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz.İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir."

.................................................................................................................................................


jonathan Livingston / Martı.

"...Eğer dostluğumuz zaman ve mekan gibi şeylere bağlıysa, sonunda zamanı ve mekanı yendiğimizde, kendi dostluğumuzu da yıkmış oluruz!

Ama mekanı yendiğimizde, geriye sadece BURASI kalır.Zamanı yendiğimizde, bize kalan yalnızca ŞİMDİ'dir.

Burayı ve Şimdiyi paylaşacağımıza göre, nasıl düşünemezsin sık sık birlikte olacağımızı?"
.............................................................................................................................................


Marc Levy - "Keşke gerçek olsa"
"Yaşamın bir yılının ne olduğunu mu merak ediyorsun:Bu soruyu yılsonu sınavında başarısız olmuş bir öğrenciye sor.Yaşamın bir ayı:Bu konuda erken doğum yapmış,bebeğini sağ salim kollarına almak için kuvözden çıkmasını bekleyen bir anneyle konuş.Bir hafta:Ailesine bakmak için bir fabrikada ya da maden ocağında çalışan bir adama sor.Bir gün:Kavuşacakları günden başka bir şey düşünemez olmuş aşıklara sor.Bir saat:Asansörde mahsur kalmış bir klostrofobiğe sor.Bir saniye:Bir araba kazasından kıl payı kurtulmuş bir adamın yüzündeki ifadeye bak.Ve saniyenin milyonda birini olimpiyatlarda uğruna ömrünü verdiği altın madalya yerine gümüş madalya almış atlete sor."

............................................................................................................................................................
Romain Gary'nin (bazı kitaplarını Emile Ajar adıyla yayınlamıştır) birkaç kitabından altını çizdiğim tümcelerden bir bölümü:

1-Biletiniz Buraya Kadar'dan:
"İnsanoğlu düş kurmaya başladığından bu yana, o kadar çok imdat çağrısı yapıldı, denize o kadar çok şişe atıldı ki, denizi hala görebilmek, denizin yerinde bir şişe yığını görmemek insanı şaşırtıyor."
"İnsanlar her zaman en iyi yalanı, gerçekleri dile getirerek söylerler."
"Bana en zor gelen, kendimi unutmaktı."
"Sor bana, şimdi sırası, şu anda tüm soruların cevabını biliyorum."
"Öyleyse ona, sizi daha çok sevme şansını tanıyın. Onunla açık konuşun."

2- Kadının Işığı'ndan:
"Çok, hiç kimse demektir."
"Bir dostu bırakıp gitme hakkına sahip değilsek, artık dostluktan sözedilemez."
"İnsan nerede yaşıyorsa orada umutlanır."
"Yaşamda otomatik pilot yoktur."
"İnsan bir kez umutsuzluğa düşünce herhangi bir şeye inanmaya hazırdır."
"Bütün zincirler biyolojik değildir, bazıları bizim eserimizdir ve kırılabilir."
"Genel sözlere sığınmak her zaman daha kolaydır."
"İnsan ne zaman acımasızdır: İlkeleri olduğunda mı?"
"Sevmek aşırı bollukla büyüyen tek zenginliktir. Ne kadar çok verirseniz, size o kadar çok kalır."
"Gerçeklerin tümü içinde yaşanılabilir türden değil, Çoğu zaman ısıtmaz ve insan orada soğuktan ölür."

3-Koca Tembel'den:
"Çevremde korkunç bir avuçiçi yokluğu var."
"Duvarlar sağırdırlar, orada dururlar ve hepsi bu."
"Yalnız olduğum zamanlar ancak ikiye kadar sayabiliyorum."
"Aslında bardağı taşırmayan inanılamayacak kadar çok damla vardır."
"Tam tersine, ben bana gereksinim duyan bir saat istiyorum, kurmayı unutursam dursun."

4-Kral Salomon'un Bunalımı'ndan:
"Öyle zamanlar olur ki, soruların başına gelebilecek en kötü şey yanıttır."
"Aslında herşey, kendimize ilişkin bir bilgi fazlalığı olarak özetleniyor."
"Yaşamdan daha zorlusunu uyduramam."
"Bir mutsuzluğun önemsenmemesinden daha kötü bir şey yoktur."
"Olgunluğun en zırva yanı iş işten geçtikten sonra gelmesi."
"Herşey konulabilirdi sessizliğin içine."
"Sevdiği birini yitirmek korkunç bir yalnızlık, ama hiç kimseyi yitirmemiş olmak daha da korkunç bir yalnızlık."
"Ne aradığımı bilseydim, bulmuş sayılırdım."
"Her insanda bir insan gizlenir, eninde sonunda çıkar ortaya."
"Herşeyle hiçbir şey, aynı şeydir."
"Aşkın anlatılacak bir şeyi yoktur."
"Budala bir yüreğin yoksa, hiç yüreğin yok demektir."
"En güzel anlar, ufak anlardır."
"Sözcükler vardır, bilmeden sırtında taşırsın."

......................................................................................................................................
Montaigne - "Denemeler"

"Başkalarının bilgisiyle bilgin olabilsek bile ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz."

"Bilgeliğin en açık görüntüsü sürekli bir sevinçtir."

"Bir filozofu çiftleşirken yakalayıp "Ne yapıyorsun?" diye sormuşlar."Bir insan ekiyorum" diye cevap vermiş serinkanlılıkla ve hiç utanmadan.Sarımsak ekerken görülmekle bu işi yaparken görülmek arasında fark yokmuş onun için."

"Son gününüzden niçin bu kadar korkuyorsunuz?O gün,sizi öldürmede öteki günlerden fazla bir iş görmüyor ki!Yorgunluğu yapan son adım değildir.Son adımda yorgunluk sadece meydana çıkar.Bütün günler ölüme gider,son gün varır."

(Ölüm hakkında) "Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalıktır."

"İşkenceler tehlike bir suç arama yoludur.Doğruluktan çok sabır denemesi olabilir.Çünkü acı çekmek niçin daha çok olanı söyletsin de olmayanı söylemeye zorlamasın?"

"İnsanlar yaşatarak yaşar birbirini ve hayat meşalesini birbirine devreder koşucular gibi."
.....................................................................................................................................................................
"Türklerde Aşk

aşk, türklerde yaygın bir hastalıktır, zorunluluktan, görmemişlikten kaynaklanır, zorunluluk, türklerde hayatın tamamıdır, batılı, yılbaşı gecesini sever, havai fişekler patlar, kadınlar kimi bulursa çıkar, herkes öpüşür, birbirine sarılır, türkler de yılbaşını kutlamak durumunda kaldılar, ancak, ne yaptıkları belli değil, kendilerini içmek ve eğlenmek zorunda hissediyorlar, hissettikçe gerginlik yaratılıyor, asıl gerginlik, hayatın başlangıcında aşk ile ortaya çıkıyor, karşı cinsi tanımayan aşık oluyor, yokluk hastalığı olarak ortaya çıkıyor, türkler, istedikleri adam ve kadınla evlenemiyorlar, herkes birini istiyor ve o biri gidip başkasıyla evleniyor.

türk kadınları beklerler, beklemek eylemi süreklidir, mevsimlerden, postacılardan, arkadaşlarından, sevgililerinden, kocalarından, kapıcıdan, bakandan, başbakandan, amerikan başkanından, komşudan, karşısındakinden bir şeyler beklerler. kalkıp bir bardak su içmezler, sadece beklerler, beklerler, beklerler... hayatları beklemekle geçer.

türkler, aşk işini seksenli yıllarda bıraktılar, seks işine başladılar, herkes önüne gelenle birlikte olmaya başladı. türkler, seksi ne yapacağını bilmediklerinden onu sayısallaştırdılar. seks bir sayı haline geldi, en çoklaştınlmaya çalışılmaktadır, türkiye'de erkekler, gördüğü her kadınla yatağa gireceğine ihtimal verirler, özellikle gavur kadınları ganimet olarak görürler, namus için yaşamak ve namus cinayetleri, engel değildir.

kadınların program yapma yetenekleri ve iktisat işinden anlamaları ise erkeklerin köleleşmesine neden olmaktadır, evlilik, ortaya çıkarılmaktadır."


(Kadınlar ve Türkler Hakkında Bildiğin Her Şey Yanlış / Rüşdü Paşa)
 
 
..........................................................................................................................................................................
 
"Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır."

Amin Maalouf - Tanios Kayası
...............................................................................................................................................................
Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.

Hamingway-Çanlar Kimin İçin Çalıyor
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Gözbebeği:
İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir.Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.

Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır.
Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir.

Elif Şafak- Mahrem
...............................................................................................................................................................................................
 
:Murathan MUNGAN / Kibrit Çöpleri ("katlanmak")

"...Ölümden sonra bir hayat yoksa, mesele yok! En azından benim için mesele yok, çünkü istediğim bu! Ama varsa biz de varız demektir. Asıl katlanılmaz olan bence budur. Düşün yine biz olacağız. Biz! Biz kendimize katlanamazken gene biz! Sonra gene ötekiler olacak. Hani şu bildiğin ötekiler. Bana ötekilere katlanabilen birini göster!

...

Yaşamaktan değil katlanmaktan yorulmuşken bunca yıl, dönüp yeniden, yeniden katlanmak! İçimi sıkıntı basıyor bunları düşündükçe! Hiçliğe inanmak istiyorum, hiçliğin varlığına.... Hikayesizlik."
 
.......................................................................................................................................................................
 
"Bunu bilmeni isterim. En önce bunu bilmeni. Bir de şeyi bilmeni isterim: benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun. Sana hiçbir zaman hayınlık etmedim ben. Edemem. Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla. N'olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır. Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz şimdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek. Bizim için tek koşul mutluluk olabilir. Hiçbir şey bozamaz birliğimizi. "Üçüz, gözüz biz." Sen de öyle düşünmüyor musun? Ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun. Bunlar aşkın halleri, aşkın zaman zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde. Bunu böyle yorumlamak gerekir. Bir de seviyorum seni: Tek dalımsın. Memo'yla (Cemal-Zuhal evliliğinden doğan oğulları. Ne yazık ki Memo Emrah, bu kitabın çıkmak üzere olduğu günlerde bir kaza kurşunuyla ölmüştür). birlikte, ama ondan da öncesin. Bunu böylece bilesin. Bilinmelidir bu."

(Onüç Günün Mektupları / Cemal Süreya)
 
 
....................................................................................................................
 
 
 Paulo Coelho-Simyacı
"hayatımızın bellir bir anında yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."

"dünyanın ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzusuyla, kıskançlıklarıyla. Kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. her şey bir ve tek şeydir. Ve birşey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar."

"sahip olmadığın şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirmek arzunu yitirirsin."

"bulduğun şey saf maddeden yapılmışsa, hiçbir zaman çürümeyecektir."

"bir kere olan bir daha asla tekrarlanmaz. amma ve lakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa da olacaktır."
.....................................................................................................................................................
 
Parfümün Dansı'ndan (Tom Robbins) alıntılar:

"Geceleri karanlıkta biz kendimiz de gölge oluruz."

"Su, taşa birşeyler söyler durur, ama taş cevap vermez."

"İnsanları sınırlayan tanrılar değildir. İnsanları sınırlayan, insanlardır."

"Üç kelimenin toplam ağırlığı bir ton geliyordu ve buna noktalama işaretleri dahil değildi."

"Arzularımızla özdeşleşince, onları fazla ciddiye alınca, yalnız hayal kırıklığına karşı duyarlığımızı artırmakla kalmıyoruz, ayrıca o arzuların serbestçe ve kolayca yerine gelmesini zorlaştıracak bir atmosfer yaratıyoruz."

"Zihnin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır."
 
.......................................................................................................
 
 
Murat MENTEŞ / Dublörün Dilemması

"...Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar.."

"Yırtıcı, seni ya görmezden gelir ya da parçalar.."
 
...............................................................................................................
 
 
Elif ŞAFAK / AŞK

"...Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir."... (Şems otuz üçüncü kural.)
.....................................................................
 
Olağanüstü maceralar ve büyük başarılar üzerine hayal kurmayı da öğrenmiştim artık. Hayatımın en zor günlerinde bunun bana çok yararı dokundu. Böylesi günler de fazla olduğu için, gittikçe daha çok hayal kurmaya alıştım. Dışarıdan hiçbir yardım beklemiyordum. Hiçbir mutlu rastlantıya da bel bağlamıyordum. Ama içimdeki direnç gittikçe daha çok güçleniyor; yaşama şartlarım ne kadar zorlaşırsa, kendimi o kadar sağlam ve akıllı hissediyordum. İnsanı insan yapan şeyin, çevreye karşı koyması olduğunu çok erken anlamıştım.

Benim üniversitelerim - Maksim Gorki
 
 
....................................................................................................................
 
Küçük Prens-Saint Exupery
"Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.
Deseniz ki: "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl: "Aman ne güzel ev" diye haykıracaklardır."
"Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır."
"Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor?"
 
.................................................................................................
 
 
Kürk Mantolu Madonna
"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
....

Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar.


Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"

Sabahattin ALİ
 
 
..................................................................................................
 
 
ALINTIDIR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder